Eğitimle uğraşan bir aileden geliyor olmak “bayrağı daha ileriye taşımak” anlamında size neler hissettiriyor? Her şeyden önce hem kurumsal hem de ülkemiz tarihine karşı müthiş bir sorumluluk hissettiriyor. Dedem Halil Akıngüç’ün Eskişehir’de 1932’de kurduğu Kültür ders evi, hem eğitimde Kültür isminin başlangıç noktası hem de Babam ve Onursal Başkanımız İnş. Yük. Müh. Fahamettin Akıngüç’ün 1960 yılında kurduğu Kültür Koleji’nin ilham kaynağı. Dolayısıyla dönemin çok ötesinde bir vizyonla bulunmuş ve özel okulculuk alanında marka olmuş Kültür ismini gelecek kuşaklara aktarmak sorumluluğu, bayrağı bu anlamda daha ileriye taşımak, üçüncü kuşağın temsilcileri olarak benimle iki ablamın; Ful Akıngüç Över ve Lale Akıngüç’ün ve yetişen dördüncü kuşağın temel duygusu. Bayrağı ileri taşıma sürecinde hissettiğim bir diğer hâkim duygu, ayrıcalık. Bir fabrikanın 3’üncü kuşağı olsaydım, bu duyguyu şimdiki kadar yoğun hisseder miydim, emin değilim. Çünkü eğitim benim yaşam felsefemde de ayrı bir yere sahip. Bir insanın anaokulundan üniversiteye tüm yaşam döngüsüne doğrudan ya da dolaylı dokunduğunuz bir iş. Dolayısıyla onur, gurur, coşku, heyecan ve elbette ki sorumluluk Kültür bayrağını daha ileriye götürme yolculuğunda yaşadığım hisler onur, gurur, coşku, heyecan ve elbette ki sorumluluk. Bir de tabii babamdan, dedemden önce ilkelerini ve devrimlerini her zaman saygıyla andığım bir büyük lidere karşı hissettiğim şükran duygusu. Kadın olarak eğitimdeki Kültür mirasını gelecek kuşaklara aktarma yolunda bize yolu açan Cumhuriyettir. Kadının üretimde, eğitimde yerini destekleyen ve yüreklendiren Ulu Önder Atatürk’e karşı duyduğumuz şükran duygusu çok baskın. |