Bütün yazı rüzgârdan uçuşan tül perdeler, saten çarşaflar ve kuştüyü yastıklar arasında geçirdiler. Buse’nin uyumasını zar zor bekliyorlar, yatmasıyla birlikte aceleleri varmış ya da bir yerden emir almışçasına soyunup kendilerini birbirlerinin kollarına atıyorlardı. Bazen kavga eder gibi, bazen uzlaşıp barışır gibi, çığlık çığlığa ya da asude bir gecenin ritmine uyarak sakin, kimi zaman kan ter içinde ama her defasında büyük bir istek ve heyecanla sevişiyorlardı. Bir erkek, sevgilisinin dört yaşındaki kızına cinsel taciz suçlamasıyla kendini bir anda cezaevinde bulursa ne olur? Üstelik bu erkek kendi halinde saf bir Anadolu delikanlısıyken, sevgilisi kentli ve alımlı bir kadınsa? Suçlu mu, suçsuz mu? Adi bir pedofili olayı mı, talihsiz bir yanlış anlama mı? Mehmet Anıl, tam da bu noktada başlatıyor romanını: Biz, Harun’u cezaevine düşmesiyle tanımaya başladık. Bu bir perişanlık halidir. |